Yeni bilim kurgu filmi ‘Yıldızlararası’ (Interstellar), eğer gözle izlenebilir olsaydı bir kara deliğin nasıl görüneceğine dair oldukça gerçekçi tasvirleriyle dikkatleri çekiyor. Dünyanın önde gelen kara delik fiziği uzmanlarından birini bir görsel efekt ekibiyle bir araya getiren film, tasviri bilim kurgu tarihindeki bilimsel anlamda en doğru kara delik görüntüsü olarak izletmeyi amaçlıyor.

Yazının sonunda izleyebileceğiniz ve Paramount Firması tarafından yayınlanan kamera arkası görüntülerinde fizikçi Kip Thorne, bilim kurgu filmlerinde bugüne değin solucan deliklerinin ya da kara deliklerin ekranda tam olarak tasvir edilmediğine dikkat çekiyor: “Filmdeki görüntülere, Einstein’in Genel Görelilik Kuramı ile başlayan kara delik kavramına ait ilk gerçekçi görsel diyebiliriz”

Bilindiği üzere Genel Görelilik Kuramı, çekim gücünün doğasını ortaya koyuyor. Bilinen evrendeki en güçlü çekim gücüne sahip cisim olan kara deliklerin eğer mümkün olsaydı bir gözlemci tarafından nasıl görüleceğine dair tanımların da bu ünlü kuram paralelinde ortaya konması da oldukça mantıklı bir yöntem. Ancak Kara Delik Enformasyon Paradoksu ile ufaktan haşır neşir olunmaya başlandığında işin içine kuantum denklemlerinin de girmesi gerekiyor (bkz.: Kara Delik Enformasyon Paradoksu).

Kara Delik Gurusu Stephen Hawking’in de uzun soluklu yakın arkadaşı olan Kip Thorne’un yardımıyla filmin yönetmeni Christopher Nolan, bir kara deliğe bilimsel olarak yaklaşırken işe sanat boyutunu da katarak oldukça akıllıca bir iş kotarmayı başarmış. Yapımcı Emma Thomas, görsel efekt bölümünün Thorne’un sağladığı matematik verisini alarak kara deliğin gerçekte ne demek olduğunu başarılı şekilde resmettiklerini söylüyor.

Matematikle uğraşıp Einstein’in ünlü denklemlerinin görsel tasvirlerine ulaşırken Thorne ve görsel efekt ekibi bir kara deliğin arkasında konumlanmış bir yıldızın ışığının, kara deliğin olay ufku yakınlarında bükülen uzay-zaman içinde hapsolabileceğini keşfetmişler (bkz: Olay Ufku). Kütleçekimsel mercek etkisi olarak adlandırılan bu uzay-zaman durumu, gökbilimciler tarafından dış gezegenlerin keşfinde kullanılıyor. Ancak ‘Yıldızlararası’ filminin yapımı sırasında ekip, bir uzay-zaman anlaşılmazlığı farketmiş.

Bir öngörü olarak ele alındığında bir kara deliğin arkasındaki yıldızdan gelen ışığın, gözlemciye doğru ilerlemeden önce olay ufku çevresini bir kaç defa turlaması beklenir. Filmde gözlemci bir kamera olarak düşünüldüğünde, aynı yıldızın bir çok farklı görüntüsünün olay ufku kıyısında aynı anda ortaya çıkacağı farkedilmiş ve kara deliğin kenarı görsel anlamda adeta bir şölene dönüşmüş. Görsel efektler bölüm şefi Paul Franklin bu durumun gökyüzünde, kütleçekimsel olarak bükülmüş bir yıldız ışığı tarafından sarılan siyah bir disk şekli meydana getireceğini söylüyor.

Tabii ki bir kara delik çevresindeki yığılım diski olmadan düşünülemez. Ancak bu diski filmde nasıl görünecekti? Madde bir kara deliğin dönmekte olan olay ufkuna doğru düşme halindeyken mevcut gazlar oldukça parlak bir yığılma diskine dönüşür. Franklin, tüm bu etkinliği bir kütleçekimsel lens üzerinden görebilecek olsaydık, çekim gücünün bu parlayan gaz diskini garip biçimler oluşturacak şekilde bükeceğini ve kara deliğin tepesinde sıradışı bir ‘ateşten gökkuşağına’ bakıyor olacağımızı söylüyor: “Bu diskin kara deliğin üst ve alt kısmını sardığı fikri üzerinde düşündüğümde bunu bilgim doğrultusunda anlayabiliyor ve zihnimde canlandırabiliyordum. ancak canlandırmak ve karşındaki ekranda görmek çok farklı şeyler.”

Thorne ve yönetmen Nolan şu aralar astrofizik ve bilgisayar destekli grafik topluluklarında paylaşmak üzere, bulgularıyla ilgili bazı teknik makaleler hazırlamakla meşguller.