Bilinen evrenin büyük patlama sonucu oluştuğu kuramı şu ana dek en çok kabul gören kuram. Peki büyük patlama bir yerine iki evren yaratmış olabilir mi? İngiliz fizikçi Julian Barbour bu soruyu soruyor ve ekliyor: “Öteki evren zamanda geçmişe gidiyor olabilir!”
Zamanı düşündüğümüzde onu bir ok gibi sürekli ileri gidiyormuşçasına gözümüzün önüne getiririz. Bu tek yönlü ilerleyiş uzun zamandır bilimcilerin de aklını kurcalıyor aslında. Zamanın doğasıyla ilgili çeşitli kuramlar ortaya atıldı. En son kuramsa zamanın başlangıcında ne olduğuyla ilgili. Buna göre büyük patlama sırasında birbirinin zıt yönünde ilerleyen iki evren oluştu. Bu evrenlerde yaşayan akıllı canlılar ötekileri zamanda geriye gidiyormuş gibi algılıyor olmalılar.
Bu radikal kuram Julian Barbour,Tim Koslowski ve Flavio Mercati tarafından ortaya atıldı. “Fiziğin bildiğimiz kuralları zamanın ileri doğru aktığı yönünde,” diyor Barbour. “Evren genişliyor, biz yaşlanıyoruz.” Barbour, entropinin arttığını da bir bardağa atılan buz parçalarının eninde sonunda eridiği örneğini vererek anlatıyor. 19. yüzyılda pek çok kişi evrenin sonunun ısının tükenmesiyle geleceğini öne sürüyordu. Öte yandan kütle çekimi hesaba katıldığında bu çok da doğru sayılmaz. Bu evrenin dramatik başlangıcını da açıklayabilir. Araştırmacı Lee Billings, kütleçekimin gücünün “zamanın okunun” yönünü belirleyeceği görüşünü ortaya atıyor.
Araştırmacılar 1000 partikülden oluşan basit modellerinde zamanda geriye gittikçe büyük patlamanın öte yanına, evrenimizin aynadaki yansımasına ulaşmayı kurgulamışlar. Bu evren tümüyle bizimkine benzemiyor. Kendi yoluna gitmiş ve bazı değişiklikler yaşamış. Yine de bu evrende de bizimkine benzer fizik yasaları işliyor olmalı, galaksiler, yıldızlar gezegenler bulunmalı. Barbour evreni biraz da arı sürüsüne benzetiyor. Zamanla evren arıların o kaotik sürüsel uçuşundan daha düzenli, daha oturmuş bir yapıya evrilmiş. “Eğer zamanı bir düzen oluşturan oklar olarak görürseniz daima iki yönü vardır,” diyor Barbour. “Biri ileri, ötekiyse geriye doğru.” Bu sözleriyle büyük patlamayı yeni bir düşünüş biçimine de açmış oluyor.