Mağara duvarlarındaki atlardan, günümüzün akıllı, dayanıklı, hızlı kusursuz atlarına gelen yolda neler yaşandı dersiniz? Avrasya steplerinde 5500 yıldan daha uzun süre önce başlayan evcilleştirme hikayesini genetik değişikliklerden izleyebiliyoruz.
Atların evcilleştirilmesi insanlık tarihindeki en önemli gelişmelerden biri. Atlar insanları ve yüklerini taşıyarak atalarımızın daha geniş bir coğrafyaya yayılmasına yardım ettiler. İnsanlar da evcilleştirdikleri atları çeşitli amaçlarında kullanmak üzere değiştirdiler. Kimileri savaş arabalarına koşulmak üzere, kimileriyse saban demirini çekmek için üretildi. Atlar insanlar sayesinde daha büyük, daha dayanıklı, daha hızlı, daha güçlü vb. oldular.
Günümüzde insanın karşılaştığı o ilk vahşi at türleri artık bulunmuyor. Bu yüzden bilimciler genetik çalışmalarda o eski türlere benzeyen Przewalski Atı gibi türlerle yetinmek zorunda. Danimarka Doğa Tarihi Müzesi araştırmacılarından Ludovic Orlando, yaptığı bir çalışmada at nesillerinin günümüzdeki hallerine gelmesinin 125 farklı genle olduğunu söylüyor. Tam anlamıyla eski türlere ulaşmak mümkün değilse de, Orlando, Sibirya’nın donmuş topraklarında bulunan ver yaşları 16.000 – 43.000 yıl arasında değişen 29 atın kemikleri üzerinde çalışmalar yapmış. Elde ettiği verileri günümüzdeki beş at türünün DNA’sı ile karşılaştırmış.
Günümüz atlarında görülen bazı özelliklerin eskilerde bulunmadığını ortaya çıkarmış. Sözgelimi bazı at yarışı galiplerinde görülen, kısa mesafede hızlanabilme geni açıkça görüldüğü üzere sonradan edinilmiş. Tıpkı diğer evcil hayvanlarda ya da bitkilerde olduğu gibi evcilleştirme eski türlerin yerini yenilere bırakmasına neden olmuş. Günümüz atları atalarına göre çok daha üstün özellikler taşıyor.