Güneşli, çok parlak günlerde gözlerimizi açık tutmaya çalışmaktansa, bir güneş gözlüğü takmak yapılacak en akıllıca iş. Güneş gözlükleri yalnızca karla örtülü ya da ışığı bol olan ülkelerde yaşayanların vazgeçemedikleri bir aksesuar değil. Aynı zamanda, gözümüzü ışığın çeşitli zararlarından koruyan önemli bir araç. İlk bakışta iki tane camdan ya da plastikten yapılmış iki gözlük camı ve yine plastik ya da metalden yapılmış bir çerçeveden ibaret görünen güneş gözlükleri, üretim teknolojilerine göre farklı özelliklerde ve fiyatlarda olabiliyor. Güneş gözlüklerinin kalitesindeki belirleyici, gözlükta kullanılan camlara kazandırılan niteliklerle doğrudan ilişkili. Pazardan 5 TL’ye aldığımız bir gözlük, nasıl oluyor da mağazalarda binlerce liraya kadar değer kazanabiliyor?
Yaz aylarında yoğun olarak kullanılan güneş gözlükleri, yapımlarında kullanılan camların özelliklerine göre, kullanım sırasında olumlu ya da olumsuz etkiler yaratabiliyorlar. Olumsuz etkiler arasında “körlüğe neden olmak” bile var. Bu nedenle gözlük seçimi son derece önemli.
İyi bir gözlükte aranması gereken dört temel özellik var: 1. Gözlük, güneş ışığından gelen ve gözün saydam ve ağ tabakasına doğrudan zarar veren morötesi ışınlardan korunmayı sağlamalı; 2. Gözlük, güçlü ışıktan korunmayı sağlamalı. Parlak, güçlü ışık göze ulaştığında, gözbebeği kendiliğinden küçülür. Gözbebeği yeterince küçüldüğünde bile hala çok ışık geliyorsa, gözlerimiz kısarız. Güçlü ışığın etkisini bu yollarla da azaltamayan bir gözün ağ tabakası zarar görür; 3. Gözlük, göz kamaştırıcı parıltılardan korumayı sağlamalı. Su ve metal gibi bazı yüzeyler ışığı tümüyle yansıtırken, ya da parlak projektör ışıkları bakanın dikkatini dağıtırken, bazı nesneleri de gizlerler. Kutuplayıcı özellikte tasarlanmış gözlükler, bu tarz göz kamaştırıcı ışıkları ya da su, cam ya da metalden olan yansımaları tümüyle yokederler; 4. Gözlük, ışığın belirli frekanslarını yokeder. Işığın bazı özel sıklıkları, bulanık görüşe neden olurken diğerleri de kontrastı artırır. Kendiniz için en doğru renkteki gözlüğü seçmek, gözlüklerin özel durumlarda bile daha iyi çalışmasını sağlar.
IŞIĞI ANLAMAK
İyi güneş gözlükleri ışığın yarattığı zor koşullarda bile gerçekten etkilidir. Gözlerimize ulaşan ışığın gözümüze uygun hale gelmesine yardımcı olurlar. Güneş gözlüğü teknolojisini anlamak ışığı anlamakla özdeş. Her ışık dalgası elektromanyetik bir enerji içerir. Görünür ışığın dalgaboyları 400 – 700 nanometre (metrenin milyarda biri) değerleriyle ifade edilir. Bir ışık dalgasındaki enerji miktarı, dalga boyuyla ters ilişkili: kısa dalga boylu bir ışık dalgası yüksek enerjiliyken, uzun olanlar düşük enerjiye sahip. Görünür ışığın en yüksek enerjili ışık dalgası mor, en düşüğü de kırmızı. Elektromanyetik ışık spektrumunda morötesi ışınlar, görünür bölgenin mor ışığının hemen ardından başlar ve dalga boyları giderek küçüldükçe, çok yüksek enerjili olabilir. Morötesi ışıklar bakımından çok zengin olan güneş ışığı, gözün ağ ve saydam tabakalarına kolayca zarar verebilir.
Işığın parlaklığı ya da şiddeti lümen’le ölçülür (lümen, bir mum şiddetindeki noktasal bir ışık kaynağından, bir steradyanlık -katı açı birimi, belirli bir hacmin bir ışık kaynağı tarafından aydınlatılan bölümü- açıyla yayılan ışık miktarına eşdeğer ışık akısı birimi). Örneğin, kapalı evlerde kullanılan çoğu yapay ışık 400 – 600 lümen arasındadır. Güneşli bir gündeyse, parlaklık gölgede 1000 lümen’den başlar, özellikle geniş beton alanların ya da asfalt kaplı yollarda, örneğin otoyolda 6000 lüme’nin üzerine çıkabilir. Gözlerimiz yaklaşık 3500 lümen parlaklığındaki parıltılara kadar rahat bir durumdadır. Bunun üzerindeki değerlerde, doğrudan ya da bir yerden yansıyan, örneğin 4000 lümenle parlayan bir ışığı gözlerimizin soğurması güçleşir. Bakmaya çalıştığımız yerde, beyaz bir şey, flaş çakmış etkisi yapar. İşte parıltı budur. Başka bir anlatımla parıltı, yatay yönde titreşen bir dalga üzerinde taşınan yansıyan ışıktır, yani Işık yatay bir yüzeyden yansıdığında, ışığın kutupsal ekseni yüzeyle aynı hizaya gelir, böylece “kutuplanmış” olur. Kutuplanmış ışık ya da parıltı, normal ışıktan 7-10 kat daha parlak olur. Parıltının bu rahatsız edici etkisini azaltmak için gözlerimizi kısarız. Işığın parlaklığı 10.000 lümen civarındaysa gözlerimizi açık tutamayız. Boyle bir ortam da uzun süre kalam göz sağlığı açısından kalıcı körlüğe yol açacak denli tehlikelidir. Güneşli ama karlı bir günde parlaklık 12000 lümenden fazladır. Böyle bir ortamda fazla kalındığında da kolayca kar körlüğü diye bilinen bir göz rahatsızlığı oluşabilir.
Güneş gözlükleri söz konusu olduğunda doğrudan, yansıyan ve çevreyi saran olmak üzere temelde iki ışık türü önem kazanır. Doğrudan ışık, örneğin güneş gibi bir ışık kaynağından çıkarak gözlerimize gelen ışıktır. Aşırı doğrudan ışık çevremizdekileri algılamamızı engeller. Nesneleri görmeye çalıştığımızda, sulanma, yanma ve acı gibi haller oluşur. Genellikle parıltı biçiminde olan yansıyan ışık yansıtıcı bir nesneden çıkarak gözümüze ulaşır. Tıpkı doğrudan ışıkta olduğu gibi, güçlü bir parıltı da bakılmakta olan nesnenin kendisi ya da detaylarının görülmesi ya da algılanmasını zorlaştırır. Su, kum, asfalt, kar ve buz içeren hemen bütün yüzeylerle, cam ve metal yüzeyler parıltı kaynağı olabilirler.
GÖZLÜK TEKNOLOJİSİ
Birbirinden farklı teknolojilerle üretilseler de güneş gözlükleri, ışığın yarattığı bazı temel sorunları ortadan kaldırır. Renklendirme, kutuplanma, ışığa göre renk değiştirebilme, yansıtıcı kaplama, çizilmeye dayanıklı kaplama, yansıma giderici kaplama ve morötesi kaplama teknikleri bunlardan bazıları, bu sorunları ortadan kaldırmakta kullanılan bazı yöntemler. Bu özelliklerin tamamını aynı gözlükte bulmak da olası.
Gözlük camında kullanılacak renk, gözlük camı tarafından soğurulacak ışığı belirler. Üreticiler farklı farklı renkleri kullanırlar.
Kutuplayıcı özellik kazandırılmış gözlük camları yaygın olarak, geçirgen bir plastik ya da cam yüzey üzerine uygun özellikteki kimyasalların, her yerde eşit olacak biçimde ince bir tabaka halinde yayılarak kaplanmasıyla yapılır. Kimyasalları oluşturan moleküller, yalnızca dikey kutuplanmış ışığın geçmesine izin veren mikroskopik filtrelere dönüşürler. Kutuplayıcı bir gözlük takıp bir yatay yansıtıcı yüzeye örneğin bir arabanın kaputuna bakın. Başınızı yavaşça sağa ve sola yatırın. Uygun bir açıya geldiğinizde yüzeydeki parlamaların ortadan kalktığını görebilirsiniz. Çoğu güneş gözlüğü gerçekte olmamasına karşın kutuplayıcı gözlükmüş gibi lanse edilir, ama olup olmadığı kolayca denenebilir. Işığı yansıtan yansıtıcı bir yüzey bulun ve gözlüğün camlarından birinin arkasından görebileceğiniz şekilde tutun. Yavaşça 90°‘lik bir açı yapıncaya kadar çevirin ve yansımanın azaldığını ya da arttığını gözleyin. Elinizdeki kutuplayıcı bir gözlükse, yansımanın önemli ölçüde azaldığını görebilirsiniz.
Güneş ışığı düştüğünde camları koyulaşan güneş ya da numaralı gözlükler fotokromik ya da fotokromatik adını alırlar. Bu gözlüklerde kullanılan camların üzeri, morötesi ışımayla kimyasal tepkimeye giren bir kimyasalla kaplıdır. Fotokromik gözlük camlarının içine gömülmüş gümüş klorür ya da gümüş tuzları gibi milyonlarca molekül bulunur. Moleküller, normal olarak içinde morötesi ışık olmayan yapay ışığı yani görünür ışığı geçirir. Böyle ortamlarda gözlük camları, oldukça açık tonlu görünürler, ama güneşten gelen morötesi ışığa maruz kaldıklarında, biçimlerinin değişmesine neden olan bir kimyasal süreç işlemeye başlar. Yeni moleküler yapı, camın koyulaşmasına neden olacak biçimde, görünür ışığın bir kısmını soğurur. Biçim değiştiren molekül sayısı mor ötesi ışığın şiddetine göre değişir. Yalnızca morötesi ışıkla etkileşen fotokromik camlar, mor ötesi ışığın etkisi kalktığında eski durumlarına dönerler. Tüm bu değişim işlemleri çok küçük zaman dilimlerinde gerçekleşir.
Yansıtıcı kaplamalı gözlüklerin camları yarı-geçirgen yüzey denen çok ince bir yansıtıcı malzemeyle kaplanır. Yarı geçirgen yüzey, yüzeye çarpan ışığın yarısını geçirirken kalan yarısını yansıtır. Ayna kaplama da denen yarı geçirgen kaplama, çoğunlukla aşağıdan yukarıya doğru artan dereceli biçimde yapılır. Bu karşıdan ya da aşağıdan gelen ışığa izin verirken, yukarıdan gelen ışığa karşı bir ek bir koruma sağlar. Bu tür gözlüklerin en önemli sorunu çok çabuk çizilebilir olmalarıdır. Buradan da anlaşıldığı gibi gözlük üreticileri yansıtıcı kaplamanın direncini artıracak çizilmeye dayanıklı bir kaplama tekniğini henüz başaramamışlardır. Bu yüzden gözlük camlarının üzerine önce çizilmeye dayanıklı kaplama yapıp, onun üzerini yansıtıcı maddeyle kaplıyorlar.
Cam doğası gereği çizilmeye karşı dayanıklı bir malzemeyken, çoğu plastik oldukça dayanıksız. Plastikleri bu zaafiyetlerini gidermek için üreticiler gözlük camlarının üzerine kaplanabilecek ve optik olarak görüşü engellemeyen çok ince kaplama malzemeleri geliştirdiler.
Güneş gözlüklerinin ortak bir başka sorunu da gözlüğün camının içinden gözlüğü kullanan kişinin gözüne yaptığı parlak yansımalar. Geri-yansıma önleyen kaplamalar gözün, görüşü engelleyen bu yansımalardan kurtarılmasını sağlarlar.
Çok ciddi birçok göz sorununa neden olan morötesi ışınları durdurmak için morötesi kaplama kullanılır. Morötesi ışınlar, sıklıkla ışığın frekansı ve dalgaboyuna dayanan, morötesi-A ve morötesi-B olmak üzere ikiye ayrılır. Doğal bir koruma mekanizmasına sahip olan göz, saydam tabaka aracılığıyla mörötesi-B’lerin tümünü, A’larında çoğunu soğururlar. Ancak zaman geçtikçe bu soğurma, gözbebeği üzerinde bulutlanmaya neden olan ve katarakt denen bir göz sorununa neden olabilir; az miktardaki morötesi-A ışını bile saydam tabakaya önemli ölçüde zarar verebilir, hatta 65 yaşın üzerindeki kişilerde, körlük nedeni bile olabilir. Şiddetli ve uzun süreli maruz kalmalardaysa morötesi ışınlar, gözde kansere ya da ağ tabaka yanığına neden olabilirler. Özellikle karlı günlerde, birçok insanın yaşamak zorunda kaldığı kar-körlüğünün altında, fazla morötesi ışına maruz kalmak yatar. Bir güneş gözlüğünün üzerindeki iyi bir morötesi kaplama, morötesi ışınların göze ulaşmasını engelleyecektir. Seçtiğiniz güneş gözlüğünün her iki tip ışını da %100 geçirmeyeceğinden emin olun.
UYGUN OLANI SEÇMEK
Seçiminiz pazardan alacağınız ucuz bir gözlükse, gözlüklerin tüm yararlarından vazgeçiyorsunuz demektir. Ucuz gözlükler özellikle de çok koyu renkli camları olanlar, gözbebeğinin açık kalmasına ve içeriye normalden çok fazla ışık girmesine neden olacak biçimde ışığın yalnızca bir kısmını durdururlar. Ancak, içeri normalden daha çok giren morötesi ışınların, ağ tabakasına verdiği zarar doğal olarak artar. Kendinize en uygun doğru gözlüğü edinmek, en üst düzeyde korunma ve yarar sağlar. Ucuz gözlüklerin en büyük sorunu, gözlükte kullanılan camların üretim biçimleri ve özellikleridir. Ucuz gözlüklerin camları, üzeri bir renkle kaplanmış basit plastik malzemelerden yapılır. Tasarımlarındaysa büyük firmalardan çalınan modeller kullanılır. Oysa gözlük üreticisi firmaların kullandıkları gözlük camı malzemeleri çok farklı olduklarından, daha çok pahalıdır.
Mükemmel bir gözlük bulmanın birinci adımı, kendi durumunuzu ve çevre özelliklerini dikkatlice ve doğru tanımlayabilmek, ikinci adımı da seçtiğiniz gözlüğün camının malzemesi, kalitesi, koyuluk derecesi, kaplama özellikleri konusundaki seçim ve kararlardır.
Gözlük camının yapımında kullanılan bir kaç tip malzeme var. Sert reçineden yapılan ve optik kalite standartlarına uygun olan CR-39’la, dayanıklı ve çok hafif olan polikarbonat sentetik plastik malzemelerdir. Bu malzemelerden yapılan gözlük camları hem çok hafif hem de görece darbelere dayanıklılar. Cam malzemeden yapılan gözlük camları daha ağır olmakla birlikte çizilmelere karşı daha dayanıklı olurlar. Bazı üretici firmalar, kendi üretikleri özel plastik malzemeleri de kullanabiliyorlar.
Polikarbonat ve cam dan yapılmış gözlük camları dalgalanma ya da benzer bozulmalardan kurtulmuş, her bir gözlük camında aynı renk dağılımı verecek optik kaliteye sahiptir. Gözlük camının kalitesini anlamak için gözlüğü yüzünüzden biraz uzakta tutun ve tek gözünüzle bakarken yukarı aşağı ve sağa sola oynatın. Eğer bir dalgalanma ya da hareket varmış gibi bir izlenim ediniyorsanız, gözlük camının optik kalitesi yetersizdir ve görüşünüzü olumsuz etkileyebilir. Bu tür bozulmalara ucuz gözlüklerde sık sık rastlanır.
Gözlük camının koyuluk derecesi, güneş gözlüğünün kullanıldığı yere göre değişen bir belirleyici. Örneğin kayak yaparken ya da dağa tırmanırken kullanılan bir gözlüğün koyuluk derecesi, şehirdeki birinden daha çok olmalıdır. Kayak yaparken güneş ışığının yaklaşık %97’sini, plajdaysanız ya da araba kullanıyorsanız %70-90 arasında bir koyuluk derecesi veren gözlükleri tercih etmelisiniz. Yalnızca renk kaplaması yapılmış bir gözlük yaklaşık %60’ya da biraz altında, orta yumuşaklıkta bir koruma sağlar.
Yansıma önleyici, suya dayanıklı, ayna ve çizilmeye dayanıklı kaplamalar güneş gözlüğünün işlevini, yanısıra da fiyatını artırıyor. Pahalı çoğu gözlükte belirli ışık türünü durduran, yüksek kontrast sağlayan, koruma oranı ve berraklığı yüksek olmak gibi özellikler bulunuyor.
BİLİM VE TEKNİK DERGİSİ, TEMMUZ 2004 sayısında yayınlanmıştır.
MERAKLISI İÇİN:
KUTUPLANMA
Işığın ilginç özelliklerinden biri de kutuplanmadır. Su gibi belirli yüzeylerden yansıyan kutuplanır.Işık ileri doğru ilerlerken her yönde de titreşir. Her biri başka bir dalgaboyuna sahip olan ışık dalgaları titreşim yönünde yayılırlar. Titreşim 360°ye kadar her açıda olabilir.
Görünür ışık farklı ışık dalgalarının bir karışımıdır. Gözümüzden içeri giren ışık, farklı ve çok sayıda dalgaboyunun birleşiminden oluşur. Bu farklı dalgaların her biri, ışık ilerlerken çok farklı yönlerde titreşirler. Bir ışın demeti her yönde titreşen ve titreşim yönleri bu şekilde beyaz oklarla gösterilen dalgalardan oluşur.
Bir arabanın yatay yüzeyine ışık çarptığında, buradan yansıyan ışık dalgası kutuplanır. Bunun anlamı, normalden daha çok sayıda dalganın yatay olarak titreştiğidir. Diğer ışık dalgalarına kıyasla, yatay titreşen dalgaları içeren ışık gözümüze geldiğinde, normal ışığa göre 7- 10 kat daha güçlü görünür ve kutuplanmış dalgaların neden olduğu parıltı arabanın yakınındaki nesnelerin tümünü gizleyerek, görünmez kılar.
Bir ışık demetini kutuplamak istersek, onu oluşturan dalgaların büyük çoğunluğunun titreşim yönünü değiştirmemiz gerekir.
İçinde, her yönde titreşerek yayılan ve farklı dalga boyları barındıran sıradan bir ışığı, ince bir aralıktan geçirerek, istediğimiz yönde kutuplanmış bir dalgaya dönüştürebiliriz. Sağdaki şekilde, eğik açılarda titreşerek engele yaklaşan dalgaları görüyorsunuz. Bu dalgaların titreşim yönlerinin açılarındaki farklılık nedeniyle dikey duran yarıklardan geçemez.
Ancak yönleri dikey konuma çok yakın olan ya da dikey olan her türlü dalga, bu yarıktan kolayca, aşağı yukarı titreşerek geçerken, titreşme açıları dikey yarığa uygun olmayan bütün ışık dalgaları engeli aşamazlar. Engelin diğer tarafına geçebilen ışık da, kutuplanmış ışık olarak adlandırılır. Işığı kutuplamak için, içinde çok sayıda, daracık yarıklar bulunan bir engelden geçirmek de yeterli olabilir.