Işıktan habersiz olsaydık ne olurdu? Evet, ışık olmasaydı Dünya’da bitkilerden hayvanlara kadar her şey ortadan kalkar, canlılık yok olma noktasına gelirdi; tamam. Ama bunu bir kenara bırakalım ve biraz daha farklı bir açıdan bakalım. Sözgelimi ışığın farkına varacağımız bir görme algımız olmasaydı ve yerine öteki duyularımız gelişmiş olsaydı günümüz dünyası nasıl bir yer olurdu hiç düşündünüz mü?
Gözlerinizi kapatın ve herkesin kör olduğu bir evrende, gündelik yaşamda kullandığınız, sizi sarıp sarmalayan ama temelinde ışık olan buluşlar olmadan neler olabileceğini hayal edin: Sözgelimi camı çıkarın hayatınızdan. Işık olmadığı için ne evimize ışık girsin diye kullanacağımız pencere camlarına gereksinimimiz var, ne de içindeki sıvının rengini görmek isteyeceğimiz şişe ve bardaklara. Evimizin pencereleri artık yalnızca içeri hava girsin diye açıp kapatacağımız delikler, tahta panjurlarla hatta başka malzemelerle kapansa da olur. Dolayısıyla artık perdelere de ihtiyacımız kalmadı.
Televizyon teknolojisi hiç gelişmezdi ama radyo yayınları o kadar ileri seviyelere geldi ki bugün aklımıza bile gelmeyen ses teknolojileri kullanılıyor. Bir anı ölümsüzleştirmek istediğinizde kamera ya da fotoğraf makinesi de yok. Bunun yerine sözgelimi kokuları kaydeden bir “odorgraf” makinesi icat etmiş olabiliriz. Kâğıda bastığımız odorgrafları koklayarak, o günkü kokuları yeniden anımsayıp, eski günleri yâd ederiz. Koku duygumuz başat olduğunda, “bu yıl kırmızı renkler moda…” yerine “bu yıl ekşi kokular moda” gibi cümleleri daha sık duyma olasılığımız var. Dünyamızın uydusu Ay’ın varlığından ilk olarak nasıl haberdar olacaktık kimbilir… Güneşimiziyse ışık değil ısı yoluyla algılayacaktık. Korkularımız bile farklılık gösterebilir, karanlıktan korkmak yerine sessizlikten ölesiye korkar hale gelebiliriz. Gözlerinizi kapayın ve düşleyin, bu örnekleri çoğaltmanın mümkün olduğunu göreceksiniz.