Çok miktarda kırmızı et yiyen insanlar kendilerini daha yüksek oranda bazı kanserlerin gelişme tehlikesine maruz bırakıyorlar; ama, neden öteki etobur türleri için bu durum geçerli değil? Anahtar şeker olabilir: çünkü çoğu memelide doğal olarak bulunan şeker insanda yok.
Dünya Kanser Araştırma Vakfı tarafından yayınlanan 2007 raporundan bu yana, kırmızı et tüketimini kalın bağırsak kanseri gelişme tehlikesindeki ılımlı artışa bağlayan, ikna edici kanıtlar sağlık kuruluşları tarafından yaygın olarak kabul görüyor.
Ancak, geçmişte araştırmacıların kafasını karıştıran şey, aynı yüksek riskin memeli hayvanlarda neden bulunmadığıydı.
Şimdilerde, San Diego, California Üniversitesinden (UCSD) araştırmacılara göre, yanıt kuzu, domuz ve sığır gibi kırmızı etlerde bulunan bir şeker molekülüne dayanabilir.
Neu5Gc olarak bilinen bu özel molekül, çoğu memeli hayvanda doğal olarak bulunuyor ama insanda yok. Bunun bir sonucu olarak, etin yutulmasından sonra molekülü tanımlamak ve nötralize etmek üzere antikor üretiyoruz, çünkü vücudumuz bu molekülü yabancı madde olarak değerlendiriyor.
Araştırmacılar, Neu5Gc molekülünün, insana benzer biçimde, şekerde eksiklik olacak şekilde, genetiği tasarlanmış fareleri nasıl etkilediğini inceliyor.
Yapılan basın açıklamasına göre, bilimciler özel olarak tasarlanmış farelerin Neu5Gc ile beslenmelerinin “kendiliğinden gelişen kanserlere önemli ölçüde katkı yaptığını” buldu. Bilimciler, “kanserojenlere ya da yapay kanser tetikleyicilere maruziyetin çalışmaya dahil edilmediğini” de vurguluyor.
Araştırmanın sonuçları, 29 Aralık 2014’te, Proceedings of the National Academy of Sciences’da yayınlandı.
Araştırmacılarca yazılan makalenin başında da söylendiği gibi, bu fareler karaciğer kanseri geliştirme yatkınlığına sahip. Antikor üretimini etkinleştiren şeker molekülüyle beslendiğinde fareler “sistemik inflamasyon’un kanıtını geliştirdi”.
İnflamasyon’un tümör gelişimiyle bağlantısı uzun zamandır biliniyordu. Makaleye göre, uzun vadede, şeker molekülünün bu tümörlerde birikmesiyle bu farelerin kanserli tümörleri geliştirme olasılığı 5 kat daha fazla.
UCSD’den araştırmacı ve makalenin başyazarı Ajit Varki, “Şimdiye dek, Neu5Gc molekülünü kanserle ilişkilendiren bütün kanıtlarımız, bir dereceye kadar, yapay deney düzeneklerinden tesadüfi ya da dolaylı olarak öngörülmüştü. Bu, insandaki tam durumu (yani insanda bulunmayan Neu5Gc molekülüyle beslenme ve Neu5Gc karşıtı antikorları tetikleme) taklit ederek, farelerde kendiliğinden gelişen kanser artışını gösteren ilk çalışma oldu.” diyor.
Basın açıklamasında Varki, insanlarda kanıtın elde edilmesinin çok zor olacağını belirtiyor; daha genel bir not olarak, bu çalışmanın kronik inflamasyon tarafından daha da şiddetlenmesine yol açan aterosklerosis (koroner damar hastalığı) ve tip 2 diyabet gibi öteki hastalıklarla kırmızı et tüketiminin potansiyel bağlantısını açıklamaya katkı yapacağını da vurguluyor.
Et bakımından zengin beslenmenin bağırsak kanseri ve kadınlarda meme kanseri gibi öteki kanser oluşumlarına katkı yapabileceğini kanıtlayan başka araştırmalar da olmuştu.
Öte yandan, kırmızı et ve kanser arasındaki bağlantı hala çok tartışmalı. Mart 2014’te, bilimcilerden oluşan bir kollektif Meat Sciences adlı dergide yayınladıkları makaleyle, daha çok araştırma yapılması ve kemirgen hayvanları kullanan deneylerin bazı gizli tuzaklarının açığa çıkarılması için çağrıda bulundu. Burada, başlarda yer alan eleştirlerden biri de sebze, lif ya da kalsiyum içermeyen bir beslenmeye yönelikti.