İsrail’in Timna Vadisi’nde, 1930’lardan beri “Kölelerin Tepesi” diye nitelenen arkeolojik alanın öyküsü değişiyor: Demir Çağı’nın bakır dökümcüleri sanıldığı gibi köle değil, gelişmiş yetenekleri olan, saygın liderlermiş!
Önceki kazılarda ortaya çıkmış yekpare duvar; dökümhaneler ve çöl ortamının yol açtığı “berbat” koşullar, ilk kazıbilimcilere buranın Demir Çağı’ndan kalma bir işçi-köle kampı olduğunu düşündürmüş.
Tel Aviv Üniversitesinden iki kazıbilimci Erez Ben-Yosef ve Lidar Sapir-Hen’in, Vadi’de yaptıkları son incelemelere göre; 3000 yıl önce, bu alanda çalışan bakır döküm işçileri oldukça yüksek sosyal statüye sahip, becerikli zanaatçılar.
Antiquity dergisinde yayınlanan incelemeye göre araştırmacıları böyle düşünmeye iten şey, Timna’nın az rastlanır kurak koşulları sayesinde, çok iyi korunarak günümüze gelebilmiş kemikler, tohumlar, meyveler ve hatta kumaşlar gibi buluntular…
MÖ 10. yüzyıla tarihlenen buluntular üzerinde, ıslak eleme yöntemiyle yapılan incelemelerin sonunda kazıbilimciler, yalnızca içeriği zengin ve farklı beslenmenin kanıtı olabilecek çok küçük hayvan ve balık kemikleri buldu. Oysa kazı alanı denizden kilometrelerce uzakta! Sapir-Hen; dökümcüler’in denizden balık getirtecek kadar zengin olduğunu düşünüyor. Ne de olsa o dönemin bakırı bugünün petrolü gibi: Önemli bir güç kaynağı. O halde, dökümcülerin de bugünün petrolcüleri gibi zengin olması doğal. Üstelik yiyecek kalıntılarındaki farklılıklar burada yaşayanların farklı sosyal sınıflardan olduğunu da yansıtıyor.
Timna kazı alanında bulunan yekpare duvara gelince: Önceleri köle işçilerin kaçmasını önleyen bir engel olarak görülüyordu. Şimdiyse tümüyle başka bir işlevinden söz ediliyor: Ben-Yosef’e göre, duvar dökümcülerin kullandığı gelişmiş teknolojiyi ve bu yolla ürettikleri değerli ürünleri saklamakta kullanılan bir savunma aracı…