Güzel bir bahar günüydü. Güneş, Princeton üzerinde parlıyor, insanlar kendilerini kapalı yerlerden dışarı atıyorlardı. Oysa bir adam bürosunda ısıtıcının karşısında kalın paltosuna sarılmış oturuyordu. Ziyaretçilerinin şaşkınla izlediği bu adam, Einstein’ın arkadaşı, dahi matematikçi ve mantıkçı Kurt Gödel’di.

1970’li yılların başında fizikçi Charles Misner, Kip Thorne ve Archibald Wheeler, Einstein’ın genel görelilik kuramı üzerine bir ders kitabı hazırlıyordu. Fizikçiler Princeton Üniversitesi, Gelişmiş Uygulamalar Enstitüsü’nü ziyaret ettiler. Gödel’le konuşup kuantum kuramı hakkındaki görüşlerini öğrenmek istiyorlardı. Onlar için çok kolay bir görüşme olmadı. Ziyaretçilerin soruları Gödel’in ilgisini çekmemişti. O yalnızca aklındaki baş döndürücü dünyalardan, dönen evrenden söz etmek istiyordu.

1949’da, Einstein’ın 70. doğum günü kutlanırken, Gödel kozmolojik modelini öne sürdü. Ona göre çılgın, kuralsız bir evren düşünülemezdi. Gödel’in görüşüne göre tüm kozmos tıpkı uzayın derinliklerindeki gökadaların uzayda yaptığı gibi, gözlemciye göre dönüyor olmalıydı. Bunun sonucunda zamanda geçmişe yolculuk mümkün olabilirdi. Eğer bir uzay gemisi yeterince geniş bir çember çizerek uçarsa evrenin bir yerinde kendi geçmişine rastlayabilirdi.
Kurt Gödel kuramını Einstein’ın kuramları üzerine kurmuştu. Einstein’ın kendisi de bunu genel görelilik kuramına önemli bir katkı olarak değerlendirdi. Yine de fizikçiler onun kuramını anlaşılmaz ve karmaşık bulmuşlardı.