Bugün 20 Eylül. Macellan’ın çeşitli zorlukları aşarak 1519 yılında Dünya’yı dolaşmak için nihai yolculuğuna başladığı tarihin yıl dönümlerinden birini yaşıyoruz. Her ne kadar yolculuğu Macellan’ın adıyla ansak da, bu zorlu macerayı onun kaptanlarından biri olan Juan Sebastian Elcano tamamlayabilecekti.
Ekip çalışması. Bu iki sözcük yaşamın birçok alanında olduğu gibi bilim dünyasında da oldukça önemli bir kavrama işaret ediyor. Keşifler tarihi bu iki sözcük üzerine kurulu. Buluşların birçoğu da öyle. Ne var ki tarih başarıları bir kişiye mal ediyor hep. Buluşlar söz konusu olduğunda bireysel yeteneklerden söz etmek daha mümkün. Ne var ki keşifler dendiğinde tek bir adamın fazlaca bir şey yapması olası değildi. Dünya’yı dolaşan ilk insan dediğimizde aklımıza hemen Macellan’ın adı gelir. Oysa Macellan bu yolculuğu tamamlayamadan ölmüştü. Macellan, İspanya için çalışan bir Portekizliydi. 1519 yılında İspanya’dan beş gemiyle ayrılan Macellan ve ekibindeki 265 kişiden geriye yalnızca 18 kişi tek bir gemiyle geri dönebilmişti. Geri dönen tek geminin başında Juan Sebastian Elcano vardı. Tarihin çok iyi hatırlamadığı bu adam aslında Macellan’ın sahip olduğu unvanı almalıydı.
Elcano aslında bir isyancıydı. Macellan’ın batıya giden bir boğaz aradığı uzun ve zahmetli yolculuğu sırasında ümitleri kırılıp geri dönmek için isyan eden grupta o da vardı. Ne var ki ayaklanmanın bastırılmasının ardından o da affedilmişti. Macellan’ın Filipinler’de öldürülmesinin ardından mürettebat arasında tam bir disiplinsizlik yaşanıyordu. Yola çıkan beş gemiden biri batmış, biri kaçmış ve başlangıçtaki 265 denizciden geriye yalnızca yüz on beş kişi kalmıştı. Macellan’ın dışında dönüş yolculuğu için gereksinim duydukları ve doğu Hindistan kıyılarını avuçlarının içi gibi bilen iki kaptan Duarte Barbosa ve Joao Serrao da sefer sırasında ölenler arasındaydı. Elde kalan denizciler üç gemiyi idare edebilmek için yeterli olmadığından üç gemiden birini kurban etmek gerekiyordu. Denizciler uzun süre açık denizde yol alabilecek iki gemiyi güçlendirdi ve üçüncüyü batırmaya karar verdi. Kısa süre yönetimde kalan ve disiplinsizliğe neden olan kaptan Carvalho yerine üçlü bir yönetim kuruldu: Elde kalan gemilerden “Trinidad”ın kaptanı Gomez de Espinoza, “Victoria” nın kaptanı Sebastian Elcano ve kılavuz olarak da Poncero.
Nereye gideceklerini bilemeden Sunda takımadalarında kaybolan gemileri bir rastlantı kurtardı. Rastladıkları minik bir yelkenliyi korsan gibi soydular ve bir esir aldılar. Bu esir baharat adalarına giden yolu biliyordu. Hatta Macellan’ın adını duymuştu ve kaptan Serrao’yu da tanıyordu. Geminin vakanüvisi Antonio Pigafetta şöyle yazar: “Bize eşlik eden rehber buranın Mölük adaları olduğunu söyledi. Hepimiz Tanrıya şükrettik ve sevincimizi dile getirmek için toplarımızı ateşledik. Bu kadar sevinmemize şaşmamak gerekir, çünkü yirmi yedi ayı bu adaları aramakla geçirmiş sayısız adanın arasında dolanıp durduktan sonra buraya varabilmiştik..”
Gemiler hedeflerine ulaşmıştı. Yerli halk dost canlısı ve ticarete hevesliydi. Mürettebat burada istedikleri her şeyi gemilere yüklediler: Değerli baharat, gıda maddeleri, altın tozu. Gemiciler onca sıkıntı ve yokluktan sonra cennette gibiydi. Gemilere çılgınlar gibi baharat yüklediler, karşılığında gömleklerini, tüfeklerini, tatar yaylarını bile verdiler. İçlerinden bir kısmı yolculuğa devam etmeyip bu adalarda kalmayı istediler. Bu nedenle yola çıkmadan kısa süre önce, gemilerden ancak birinin dönüş yolculuğuna dayanabilecek sağlamlıkta olduğu, diğer gemi bakımdan geçirilene kadar yaklaşık yüz adamdan ellisinin bu cennet adalarda kalacağı kesinleşince, denizcilerin çoğu bu haberi sevinçle karşıladı. Geride bırakılan gemi, Macellan’ın eski amiral gemisi Trinidad’dı. Diğer gemi Victoria, direğine Aziz Jago’nun “Bu bizim eve sağ salim dönüşümüzün işaretidir” yazılı bayrağı çekti ve Sebastian Elcano’nun liderliğinde denize açılır.
Elcano, bir zamanlar isyan ettiği Macellan’ın görevini tamamlamak üzere yolculuğuna başlar. Bir gemiyi Mölük Adaları’ndan İspanya’ya götürmek çok zor bir iş değilmiş gibi görülebilir. Portekiz gemileri yıllardır her yıl musonlarla birlikte Malezya takımadalarıyla Portekiz arasında mekik dokumaktadır. Ne var ki Del Cano’nun üstesinden gelmesi gereken asıl zorluk yolu üzerindeki Portekiz limanlarının alabildiğince uzağından geçmek zorunda olmasıdır. Çünkü Macellan’ın adamları Tidore Adası’nda karşılaştıkları kaçak bir Portekizliden, Kral Manoel’in Macellan’ın gemilerinin ele geçirilip mürettebatının korsan diye tutuklanmasını emrettiğini öğrenmişlerdir.
Elcano’nun Sevilla’da bitecek yolculuğu hiç kolay geçecek gibi değildir. Gemide bir süre sonra açlık baş gösterir. Timor’da yeterince tuz bulamadıkları için iyi tuzlanmayan etler bir süre sonra bozulur ve dayanılmaz kokular yaymaya başlar. Beş aylık kumanyayı denize atan denizcilerin elinde yemek için yalnızca pirinç kalmıştır. Bir süre sonra da iskorbüt baş gösterir. Ümit Burnu’nda yakalandıkları fırtına ön direği koparır, ana direği parçalar. Ambarları tonlarca baharatla dolu gemide denizciler açlık ve yorgunluktan bitkin hayaletler gibidir. Portekiz sömürgesi olan Verde Burnu’na ya yaklaştıklarında 47 kişiden geriye 31’i kalmıştır. Elcano burada cüretkar bir aldatmacaya karar verir. Portekizlilerden kim olduklarını belli etmeden yiyecek isteyeceklerdir. Kendilerini tanıtmadan limana yanaşır ve bir kayık indirerek Portekizlilere başvururlar. Kayık bir kaç kere kumanyayla dolu olarak limana gider gelir. Ne var ki son seferinden dönmesi gecikir. Bir süre sonra Elcano bir geminin kendilerini yakalamak üzere limandan ayrılmaya hazırlandığını farkeder. Victoria, geride kalan denizcileri bırakarak aceleyle demir alır. Elcano amaçlarına bu kadar yaklaşmışken yakalanmak istemez. Yorucu bir yolculuğun ardından 6 Eylül 1522’de İspanya’ya ulaştıkarındaysa hayatta kalabilen on sekiz adam sevinçle toprağı öper. Neredeyse üç yıldan sonra yeniden vatanlarına dönmüşledir. Guadalquivir Nehri boyunca yukarı çekilen Victoria gemisi, yola çıktıkları Sevilla kentine girerken, Del Cano topların ateşlenmesini emreder. Denizciler yıllar sonra kavuştukları kenti selamlar.