“Mezardan gelen DNA”, bugün yaşayan ve tamamı dişlerden yoksun olan kuşların izlerini, 116 milyon yıl kadar önce bu kesme ve çiğneme ‘aparatını’ kaybeden ortak atasına kadar takip ediyor. Bulgular, Science dergisi basılan ve kuşların evrimine odaklanan sekiz makaleden birinde anlatılıyor.
Önceki gün, bir kuşu kuş yapan nedir; renkli tüyler ve vokal öğrenme nasıl gelişti; tüm kuşların evrimsel ağacı hakkındaki sorulara yanıt arayan toplam 23 makale eş zamanlı olarak yayınlandı. Bunlardan biri olan ve dişlere odaklanan çalışma ise evrimcilerin uzun zamandır kafalarını meşgul eden bir konuya açıklık getiriyor: kuşlar dişlerini bir dizi farklı hat üzerinde mi kaybettiler yoksa ortak bir ata üzerinden mi? Bu ve benzeri soruların cevabını ortaya çıkarabilmek üzere, bugün yaşayan hemen hemen bütün kuş takımlarını temsil eden 48 kuş türünün tüm gen dizilimlerinden alınan veri kullanılmış. Bunun yanında kuşların en yakın yaşayan akrabası olan Amerikan alligatorunun da gen dizilimi çalışmaya dahil edilmiş. Çalışma yazarı California Üniversitesi’nden Mark Springer, 150 milyon yıl önce yaşamış olan ve dinozorlar ile kuşlar arasında bir geçiş türü olarak kabul edilen Archaeopteryx’in 1861 yılındaki keşfinden bu yana modern kuşların dişleri olan bir atadan köken aldıklarının bilindiğini söylüyor. Daha sonraki fosil bulgular çenelerinin arkasında dişlerin halen mevcut olduğu ancak kısmi gagaya sahip türlerin de yaşadığını ortaya koyuyor. Springer bunun evrimsel olarak bir anlam ifade ettiğine dikkat çekiyor: “Bir atanın tüm dişlerini kaybettiği ve bir gaganın bulunmadığı bir evreden geçmiş olabileceğini bekleyemezsiniz. Böyle bir durumda beslenme, yavru bakımı gibi davranışlar da canlı için neredeyse imkansız hale gelmiş olur. Kısmi de olsa ancak bir gaga oluşmaya başladıktan sonra dişlerin ortadan kalkması ve gagayla yer değiştirmesi düşünülür. Bununla birlikte kuşların atasının dişlerini tamamiyle kaybediş sürecine dair bilgilerimiz 150 yıldan fazladır tam olarak açık değildi.”
Çalışma sırasında ekip, dişin yapı taşları olan dentin ve mine yapısını kodlayan altı gendeki ortak mutasyonları ele almış. Dişin tüm yapısını kodlamakta olan yüzlerce gen olmasına karşın seçilen altı tanesi dişe özgü en iyi seçenekler olduklarından tercih edilmişler. Springer, dişlerin ortadan kalkmasından sonra doğal seçilimin bu genleri de artık devam ettirmeyeceğini söylüyor. Eğer bu genler, üzerinde çalışılan 48 kuş türünde mutasyona bağlı olarak işlevsizlerse, bunun ortak bir atadaki diş kaybına işaret ettiği düşünülmüş. Sonrasında bu mutasyonun izi takip edilerek dişin tam olarak kaybolduğu nokta aranmış.
Batı Avustralya Curtin Üniversitesi’nden Prof. Thomas Gilbert, mineyle ilişkili olan genlerin modern kuşların ortak atasında yaklaşık 116 milyon yıl önce etkisiz hale geçtiğini bulmuş. Araştırmacılar dişleri olmayan üç kaplumbağa ve dört memeli türünü de aynı mutasyonlara ilişkin olarak incelemişler ve bu türlerde de aynı genlerde bulunan mutasyonun bunları işlev dışı kıldığını keşfetmişler. Karşılaştırma sonucu Amerikan alligatorunda bu altı genin işlevsel olduğu bulunmuş.
Springer, “ölü genlerin” kayalardaki fosiller gibi bilgiyle dolu, önemli araçlar olduklarını vurguluyor. Halen genom içinde bulunan ancak işlevsel olmayan bu gen bölgeleri, bu çalışmada da görüldüğü üzere, evrimsel tarihin gizemlerini ortaya çıkarmak için oldukça güçlü bir kaynak.
Bahsedilen 23 makalenin içinde, flamingoların pelikanlar ve diğer su kuşlarından çok güvercinlere yakın oldukları, modern kuşlardaki tür patlamasının bundan yaklaşık 66 milyon yıl önce dinozorların ortadan kalktıkları döneme tarihlenmesi gibi önemli sonuçları ortaya koyan araştırmalar yer alıyor.