Toronto Üniversitesinden astrofizikçiler, ötegezegenlerin (Güneş Sistemi dışındaki gezegenler) sandığımızdan daha çok sıvı suya sahip ve daha yaşanabilir olabileceğinin mümkün olduğunu düşünüyor.

Science’ta dün (16 Ocak 2015) yayınlanan çalışmanın başyazarı ve Toronto Üniversitesi, Kanada Teorik Astrofizik Enstitüsü’nde (CITA) doktora sonrası araştırmacı olan astrofizikçi Jeremy Leconte, “Potansiyel okyanuslarıyla gezegenler, Dünya’nın iklimine, daha önce öngörülenden çok daha fazla benzeyen bir iklime sahip olabilir.” dedi.

Önceki öngörülere göre bilimciler, ötegezegenlerin Dünya’nınkine aykırı bir şekilde davrandığını düşünüyor; yani, bunlar kendi yıldızlarına her zaman aynı yüzlerini gösteriyor. Eğer gerçekten böyleyse, ötegezgenler kendi yıldızıyla eşzamanlı dönecek, böylece ötegezegenin bir yarımküresi sürekli soğuk ve karanlıktayken öteki her zaman yıldıza bakacak.

Ancak, Leconte’nin çalışması, ötegezegenlerin de yıldızları etrarafında dönerken, Dünya’nın gece-gündüz döngüsüne benzer bir hızda, kendi çevrelerinde döndüğünü öne sürüyor.
Leconte,”Eğer doğruysak, ötegezegenlerde, suyun devasa bir buz tabakasında kapanlanıp kalmasına yol açan kalıcı, soğuk gece tarafı bulunmuyor. Ötegezegenlerin iklimine ilişkin bu yeni anlayışın, bu gezgenlerde yaşamın gelişme yeteneğini artırıp arttırmadığı açık bir soru olarak kalıyor.” diyor.

Leconte ve ekibi, bu sonuçlara, kendilerinin geliştirdiği üç boyutlu iklim modelini kullanarak ulaştı. Model belirli bir gezegenin dönme hızı üzerine, gezegenin atmosferinin iklimini değiştiren etkiyi öngörmede kullanıldı. Leconte’ye göre, atmosfer bir gezegenin kendi çevresinde dönmesini etkileyen anahtar etken; bu etki, eş zamanlı dönüşün üstesinden gelmede ve gezegeni bir gece-gündüz döngüsüne sokmada yeterince önemli olabilir.

Gökbilimciler her ne kadar gözlemsel kanıtları hala bekliyor olsalar da; kuramsal çıkarımlar çoğu ötegezegenin Dünya’nınki kadar bir atmosferi idame ettirebileceğini öne sürüyor. Görece daha ince atmosferiyle Dünya’nın durumunda, Güneş’ten gelen ışığın çoğu, atmosfer boyunca ısı etkisini en yüksek düzeye çıkararak ve gezegen üzerinde daha ılıman bir iklim yaratarak yüzeye ulaşır. Güneşle ısıtma, gece-gündüz ve kutuplarla ekvator arasında yüzeyde farklı sıcaklıklar yaratarak, atmosfer kütlesini yeniden dağıtan rüzgarları harekete geçirir.

Çok önemli olan bu etki, kendi yörüngesinde dolanan her türlü uydu üzerine bir yıldız tarafından uygulanan gelgitsel sürtünme etkisinin üstesinden gelir, tıpkı Dünya’nın Ay’da yaptığı gibi.

“Ay bize her zaman aynı yüzünü gösterir, çünkü gelgitler, Ay’ın kendi etrafında dönüşünü değiştiren sürtünmeyi oluşturan Dünya tarafından beslenir.” diyen Leconte sözlerini şöyle sürdürdü: “Ay, Dünya ile eş zamanlı bir dönme hareketi içinde; çünkü Ay’ın kendi çevresinde dönmesi için geçen süreyle, Dünya’nın yörüngesinde dönerken geçirdiği süre birbirine eşit. Bu nedenle Ay’ın bir karanlık yüzü var. Ancak, gelgit kuramı atmosfer etkisini yok saymaktadır.”

Araştırmacılar, karasal olduğu bilinen çok sayıda ötegezegenin, önceden inanıldığı gibi, eşzamanlı bir dönme durumunda olmaması gerektiğini söylüyor. Bilimcilerin modeli, ötegezegenlerin, onları Dünya’ya çok benzer kılan, gündüz-gece döngülerine sahip olabileceğini gösteriyor; öte yandan, ötegezegenlerdeki gün süreleri en az birkaç haftayla birkaç ay arasında olabilir.

Çalışma Kanada Doğa Bilimleri ve Mühendislik Araştırmaları Kurumu tarafından desteklendi.

KAYNAK

İlgilenenler için bu çalışmanın yayını: Jeremy Leconte, Hanbo Wu, Kristen Menou, Norman Murray. Asynchronous rotation of Earth-mass planets in the habitable zone of lower-mass stars. Science, 2015 DOI: 10.1126/science.1258686