Bilimciler, atalarımızın yalnızca loş ve belli belirsiz ışığı görebilen ilkel memelilerden, belirgin renk görme yetisini kazanmış büyük insansı maymuna milyonlarca yılda nasıl evrildiğini çözdü.
Yirmi yıllık bir çalışmanın ardından uluslararası bilimcilerden oluşan bir araştırma ekibi insanın evrilerek, gökkuşağının bütün renklerini görebilme yetisini nasıl kazandığını keşfetti. Atalarımızın mavi ışığı (ya da mor) görmek için morötesi ışığı görmeyi nasıl değiştirdiğini çözmeyi başaran bilimciler, türümüzün en belirleyici özelliklerinden biri olan üç renkli görme yetisine ilişkin zaman çizelgesini sonunda tamamlayabildi.
ABD, Emory Üniversitesinden biyolog ve araştırmayla ilgili makalenin başyazarı Shozo Yokoyama, basın açıklamasında “Doksan milyon yıl öncesine giderek, insanın renkli görmesini sağlayan evrimsel yolların tümünü izleyebiliyoruz. Kimyasal, genetik ve işlevsel düzeylerde moleküler yolları açıklığa kavuşturduk.” diyor.
Yokoyama ve meslektaşları önceki çalışmalarda, erken atalarımızın önceden var olan kırmızı duyarlılığına yeşil duyarlılığını 45 ila 35 milyon yıl arasındaki bir zamanda eklediğini kanıtlamıştı. Zamanımızda, ışığın görünür bölge spektrumunun bütün renklerini görmemizi sağlayan üç renkli görmeyle nasıl sonuçlandığının tam zamanını belirlemek için, Yokoyama ve ekibinin, atalarımızın gözlerinin mavi ışığı görmeyi başardığı zamanı bulması gerekiyordu.
Yokoyama ve ekibi, 2008’de, bir derin deniz canlısı olan palaska balığının tek bir genetik mutasyon sayesinde morötesinden mavi ışık görmeye nasıl geçiş yaptığını göstermişlerdi. Buna karşılık, atalarımızın aynı şeyi başarması için milyonlarca yılda pek çok genetik mutasyon geçirmesi gerekiyordu. Yokoyama’ya göre, bu balıkla karşılaştırıldığında atalarımızın görme evrimi çok yavaştı; bunun nedeni, atalarımızın içinde bulundukları çevrenin büyük olasılıkla çok daha yavaş değişmesiydi.
Bu son çalışmada, araştırma ekibi atalara ait molekülleri inceleyerek, bu süreci çok daha derinden inceledi. Molekülleri nereden bulmuşlar demeyin, çünkü erken atalarımızda bir kez bulunan protein ve pigmentler, şimdilerde laboratuvarda sentezlenebiliyor.
Bilimciler, memeli retinasının loş ışığı ve renkli görmeyi kodlamak için gerekli fotoreseptör (ışık alıcı) hücrelerinde bulunan opsin genlerin beş sınıfını da keşfetti. Onlarca milyon yılda bir türün içinde bulunduğu çevre değiştikçe, bilimciler çevreyle birlikte görme uyumunu sağlamak üzere bu opsin genlerin çok az değiştiğini buldu.
PLOS Genetics dergisinde yayınlanan çalışmaya göre, Yokoyama ve ekibi, yaklaşık 90 milyon yıl önce, yalnızca morötesi ve kırmızı ışık görme duyarlılığına sahip erken memeli atalarımızın gececil canlılar olduğunu buldu. Bu, temel olarak onların dünyayı yalnızca iki renk gördüğü anlamına geliyor. Sonra, yaklaşık 30 milyon yıl önce, bu memeliler, morötesi ışık hariç görünür ışık spektrumunun tümünü görmeyi sağlayan, dört sınıftan opsin genlerle primatlara evrildi.
Yokoyama basın açıklamasında “Goriller ve şempanzelerde insan renk görme yetisi var; ya da belki de, goril ve şempanze görme yetisinin insanda olduğunu söylememiz gerekir.” diyor.
Ekip, insanın üç renkli görme evrimini sağlayan gerekli amino asit değişimi için, yedi genetik mutasyon ve 5040 olası yol buldu. Yokoyama bu 5040 olasılığın her biri için deney yaptıklarını söylüyor ve ekliyor: ”Gerek duyulan yedi genetik değişikliklerden her birinin tek tek etkisi olmadığını bulduk. Etki sadece, birkaç değişiklik evrimsel yolu tamamlatabilecek özel bir sırada birleştiğinde ortaya çıkıyor.”
Basın açıklamasına göre, bu, çevresel etkilerin renkli görme evrimini zorlamak için yetersiz olduğu anlamına geliyor; çünkü değişiklik atalarımızın moleküler ortamında da değişimi gerektiriyordu.
Araştırmacılar, bir proteinin kendinden önce meydana gelen bir mutasyon tarafından kullanışşız hale gelmesi yüzünden, 5040 olası yoldan yaklaşık %80’inin yolun ortasında durduğunu buldu. Yokoyama, yolların kalan % 20’sinin de olası yollar olduğunu; ama atalarımızın yalnızca birini kullandığını belirtiyor ve kendilerinin de bu yolu tanımladığını vurguluyor.