Tarçın, özellikle kışları akla gelen bir baharat. Bu hoş kokulu, tadı güzel baharatı genelde saleple, sütle içmek ya da sütlü tatlıların üzerine toz halinde serpiştirmek yaygın kullanılış biçimleri. Küçük sopaları andıran tarçın çubukları çiğnemek de bilinen bir başka yöntem.

Tarçın bitkisinin kökeninin, Sri Lanka olarak da bilinen Seylan Adası olduğu söyleniyor. Ne var ki biz bu bitkiyi Uzakdoğu’dan, Çin ve Malezya gibi ülkelerden almışız. Aslında bitkinin dilimizdeki adı da tarihi bu bağa ilişkin bir ipucu verir gibi. Farsça “dâr” sözcüğü ağaç anlamına geliyor (Arapça’da ev anlamına gelen “dâr” sözcüğüyle karıştırmayalım). Dâr-ı Çin yani “Çin ağacı” sözcüğü Farsça’dan dilimize girmiş ve başındaki sessiz harf sertleşerek tarçın biçiminde söylenir olmuş.

İngilizce gibi batı dillerinde tarçın sözcüğünün karşılığı “cinnamon”. Bu sözcük Latince tarçın demek olan cinnamomum sözcüğünden kaynaklanıyor. Ama sözcük Latinceye gelinceye kadar dilden dile dolaşmış. Tıpkı ipek yolu tüccarlarının mallarını taşımaları gibi sözcük de dilden dile taşınmış. Sözcük Latince’ye eski Yunanca “kinnamomon”dan geçmiş. Yunanlılarsa bu sözcüğü İbranilerin “kinamom” dedikleri sözcükten alıp dillerine uyarlamışlar. Aramca “qunimun” olarak söylenen sözcüğün kökeniyse Malezya’da ve Endonezya’da konuşulan Malay dili. Bu dilde “kayu manis” sözcüğü “tatlı odun” anlamına geliyor.