Uzaya gidilen ilk yıllardan itibaren astronotlarda gözlenen rahatsızlıkların başında kan basıncındaki ve kalp atışlarındaki düzensizlik geliyor. Bu ilk olarak 1960’lı yıllarda “Merkür” uzay programına katılan astronotlarda gözlemlenmişti. Astronotlar Dünya’ya döndükten sonra sersemledikleri, başlarının döndüğü ve ölçülen toplam kan miktarlarında azalma olduğu görülmüştü. Bunun nedeni ağırlıksız ortamdı. Uzayda, Dünya’nın çekim gücünden yoksun kalan astronotların kanları, bacaklardan ve gövdelerinin alt bölümünden yukarı doğru hareketleniyordu. Kan yukarı doğru çıkıp başa toplanınca vücut normale dönmek için kanı azaltmaya çalışıyor, astronotun kan miktarı azalınca uzaydaki yerçekimsiz ortama uygun hale geliyordu. Ne var ki Dünya’ya dönüşlerde astronotlar yeni kan vermiş insanlar gibi oluyordu. Vücutlarındaki güç kaybı kaybettikleri kan yerine konuncaya dek sürüyordu.
Uzayda yerçekiminden yoksun astronotların karşılaşacağı bir başka sorun da kemik ve kas erimesiyle ilgili. Çekim olmadığı için gittikçe kendini bırakan kemik ve kaslarda zayıflama, halsizleşme görülüyor. Astronotlar bunu engellemek için, araçlarında sürekli jimnastik hareketleri yaparlar. Yine de bu kesin bir çözüm değil. Uzun zaman uzayda kalan astronotlar, evlerine döndüklerinde yerçekiminden dolayı şiddetli ağrılar çekiyorlar. Zaman zaman görülen kusma ve denge bozuklukları ve kilo kayıpları da görülen diğer rahatsızlıklar.
Astronotların uzaydayken atmosferden yoksun bir ortamda çalıştığını da unutmayalım. Uzaydan gelen zararlı kozmik ışınların atmosferimiz tarafından süzüldüğünü biliyoruz. Astronotlar atmosferin korunmasından yoksun ortamlarda çalışıyor. Giydikleri giysiler onları dış ortamın her türlü zararlı etkisinden korumak amacıyla üretilmiş. Yine de uzun vadede hastalıklara yol açabilecek kozmik ışınlara maruz kaldıkları da bilinen bir gerçek.