Geçen sene bulunan çok iyi korunmuş mamut gövdesi, sonunda bilimcilere bu ikonik hayvanı canlandırmak için bir umut verdi. Araştırıcılar, bu örneği yaşam tarihini ortaya çıkarabilmek için çok ayrıntılı şekilde incelediler ve şimdi klonlama için yeterli DNA elde edip edemeyeceleri üzerinde çalışıyorlar. Her ne kadar bazı bilimciler uzun zaman önce yok olmuş hayvanları canlandırma konusunda umutsuz olsalar da bir bölümü de bu düşünceyi şiddetle savunuyor.
Mamut, geçen sene mayıs ayında Sibirya’nın uzak adası Malyi Lyakhovsky’de bulundu. Alan incelendiğinde ilk görünen şey derin kar tabakasından dışarı doğru çıkmış olan savunma dişleriydi, ancak kazılar sonucunda hayvanın dikkat çekecek derecede bütün olduğu ortaya çıktı. 3 bacak, vücudun büyük kısmı, hortum ve kafanın parçaları hala birleşik durumdaydı ve hatta hayvandan kan olabileceği düşünülen koyu kırmızı bir sıvı çıkıyordu. Daha sonraki analizlerde bu sıvının içinde bulunan hemoglobin, bunun kan olduğunu kesin olarak doğruladı.
Kazılar tamamlandıktan sonra “Buttercup” adını alan mamut laboratuvara taşındı. Her ne kadar mamutların devasa olduğu düşünülse de bu dişi birey günümüz Asya filine benzer boyuttta yani 2,5 metre yüksekliğindeydi. Karbon yaşlandırmasına göre Buttercup yaklaşık 43.000 yıl önce yaşamış. Dr. Victoria Herridge’nin dişler üzerinde yaptığı analize göre öldüğünde muhtemelen 50 yaşındaydı. Dr. Herridge, ayrıca dişlerde görülen anomalinin, mamutun besinleri iyi çiğneyemediğine bir gösterge olduğunu, bu nedenle de midede büyük boyutlu taşların bulunduğunu açıkladı. Savunma dişinin büyümesinin hamilelik sırasında belirgin şekilde yavaşlaması nedeniyle, dişi mamutun en az 8 kere doğum yapmış ve birini kaybetmiş olduğunu da ortaya çıkardılar.
Mide içeriğinin incelenmesi sonucunda, çoğunluğu kara hindiba gibi otlak bitkilerini içeren diyetini de açığa çıkardılar. Kemikler üzerindeki ısırık izleri araştırıcılara yaşamının nasıl sona erdiğini gösterdi. Bataklıkta kapana kısıldıktan sonra, muhtemelen kurtlar gibi etçiller tarafından canlı olarak yendi.
En ilgi çekici bulgu ise araştırıcıların mamutun dirseğine aletlerini soktukları zaman etten dışarı akan kan oldu. Daha önce iyi korunmuş olarak bulunan bireylerde çok az miktarda kan vardı ve asla klonlama için yeterli DNA içermiyordu. Ancak bu örnekte araştırıcılar halen bütün genomu ortaya çıkaramamış olsalar da, birbirlerine yapışma olasılığı bulunan büyük DNA parçaları buldular. Alternatif bir yol olarak, “Jurassic Park” tarzı bir çalışma ile mamutun DNA’sının günümüz fillerinin DNA’sı ile birleştirilmesi de mümkün olabilir.
Buttercup’ı klonlamak için gerekli aletlerin bulunmasına rağmen, bu işin yapılıp yapılmaması gerektiği ayrı bir tartışma konusu. Klonlama işlemi sırasında anne fil 22 ay boyunca bir mamut taşıyacak ve hayvan bu sırada hayatını kaybedebilir. Ayrıca mamutlar sosyal hayvanlardır, ancak klon birey doğduğunda yapay ve yalnız bir ortamda yaşamak zorunda kalacak. Eğer doğal hayata salınırsa da doğal ekosistemi bozacak.
Ancak diğer araştırıcılar, hayvan sağlıklı olma şansı yüksek olduğu sürece, bu çalışmalardan elde edilecek bilimsel verilerin etik düşüncelere ağır bastığını düşünmekteler.